500 yıldır kuran okunan yer

Ginedeki Mahmud Ustaosmanoğlu Külliyesi içerisinde bulunan II. Abdülhamid Han Camii'nde eğitim gören talebelere 1000 adet Kur'an-ı Kerim rahlesi dağıttık. İnsana Değer Veren Dernekler Federasyonu (İDDEF) olarak Gine'nin başkenti Konakri'de çalışmalarımıza hummalı bir şekilde devam ediyoruz. 2009 yılında ilk kazmanın KURANÜZERİNDE OYNANAN OYUNLAR (!) HADİSÇİLER VE BAZI ULEMA, UYDURMA HADİSLERİ KURTARABİLMEK İÇİN, KAFALARINA GÖRE KUR'ANDAN AYET DEĞİL, SURE BİLE SİLMEYE KALKMIŞLAR, BUNA DA, AYETLERE TAKLA ATTIRARAK "NESH/İPTAL" DENİLEN BİR HÜKÜM UYDURMUŞLAR. Gençhafız tarafından okunan hatm-i şerif üzerine açıklama yapan Ahmet Poyraz Erkek Yatılı Hafızlık Kur’an Kursu Yöneticisi İsmail Kütük, “Recep Çürüttü hafızımız, 20 ay gibi kısa bir sürede hafızlığını tamamladı. Rabbim Kur’an’la 17Şubat 2021 00:55. 500 engelli öğretmen atama sonuçları için beklenen açıklama Milli Eğitim Bakanlığı’ndan geldi. Yapılan açıklamaya göre, 500 engelli öğretmen atama sonuçları erişime açıldı. Kadro ve branş dağılımı ile atama tercihlerini gerçekleştiren adaylar, sonuçlarını e devlet şifresi ile MEB atama bubaşlangıç Big Bang adı verilen bir "Büyük Patlama" ile gerçekleşmiştir. Bugün. Big Bang Teorisi, bilim çevrelerinin büyük bölümünde kabul görmektedir. Bu teoriye göre, evrenin tüm materyali yaklaşık. 15 milyar yıl önce tek bir noktada toplanmıştı. Bu tek nokta sonsuz bir yoğunluk. ve sonsuz bir ısı anlamına Site De Rencontre Top 10 Gratuit. Aydın İl Müftülüğü, merkez Ramazanpaşa Camisinde 24 saat Kur'an-Kerim okuma programı başlattı. Aydın İl Müftülüğü'nce hazırlanan program çerçevesinde Pazartesi gününden itibaren Aydın merkez Ramazanpaşa Camisinde din görevliler tarafından gün boyu Kur'an-ı Kerim okunmaya başlandı. Aydın merkezindeki din görevlilerin belli bir program dahilinde okuyacağı hatim programının yıl boyunca devam edeceği belirtildi. Aydın'da başlatılan 24 saat Kur'an-Kerim okuma programının yanı sıra yine Ramazanpaşa Camisinde uygulanan hatimle Sabah Namazı programı da katılımı yüksek bir şekilde devam ediyor. Hakimle Sabah Namazı uygulamasından memnun olan Aydınlılar, gün boyu Kur'an-ı Kerim okunan bu camiye vakti müsait olan vatandaşları davet ediyor. Gün boyu Kur'an-ı Kerim okuma uygulamasına Aralık ayı itibariyle başladıklarını açıklayan İl Müftüsü Ömer Kocaoğul, uygulamanın yıl boyunca devam edeceğini belirterek, "Bir beldede sürekli Kur'an-ı Kerim okunması, o yer için bereket ve rahmetli olacaktır. Kur'an, ruhlara ve bedenlere şifadır. Bu nedenle Kur'an-ı Kerim okunması önemlidir" dedi. - AYDINİhlas Haber Ajansı / Yerel Türkiye Aydın Yerel Haberler Merhaba arkadaşlar, malum yarın sahura kalkıp oruçlarımızı tutacağız, tabi aramızda tutmayanlarda benim aklıma bir şey takıldı; Oruç tutmamız kuranda yazıyor ama kaç gün tutulacağıyla ilgili hiçbir bilgi neden 30 gün oruç tutuyoruz ? Kuran'da Peygamber'in izinden gidin diye bir ayet var. O ne yaptıysa biz de yapmak zorundayız. Allah, Hz. Muhammed'i, ömrü boyunca, İslam toplumunun başında, sağ salim yaşattı ki topluma dinini öğretsin. Yemek içmek orucu bozar deniyor. Gerçekten bozar mı? Oruç nedir merak ettim. Bilen bi ehil anlatsın. quoteOrijinalden alıntı kingman29 Kuran'da Peygamber'in izinden gidin diye bir ayet var. O ne yaptıysa biz de yapmak zorundayız. Allah, Hz. Muhammed'i, ömrü boyunca, İslam toplumunun başında, sağ salim yaşattı ki topluma dinini öğretsin. Peygamberin ne yaptığını nereden biliyosun, iki üç tane ravinin söylediklerinden mi "Q bana söyledi, ona da W söylemiş, ona da E, ona da R, ona da T, ona da Y, ona da U...500 yıl sonra...ona da Hz Muhammed" Sadece bu nedenden değil, Kur'an dışı kaynakları kabul etmemek için milyar farklı neden var. Kur'an'a inancı olanları yine anlayabiliyorum ama, Kur'an dışı kaynakları kabul edenler bildiğin KOMİK geliyor. quoteOrijinalden alıntı HADO77 Yemek içmek orucu bozar deniyor. Gerçekten bozar mı? Oruç nedir merak ettim. Bilen bi ehil anlatsın. Kur'an'da yazan HERHANGİ BİR kelimenin anlamını nereden biliyorsan, oradan biliyorsun. Anlamadığınız şey şu, dinlerin istisnasız hepsinde DİL bariyeri vardır. Dili insanlar oluşturduğu için, en iyi ihtimalle yine insanların var ettiği kaynaklar üzerinden ispat mümkün olur. Birisi sana Kur'an'dan herhangi bi kelime gösterip, "bunun iddia ettiğin anlama geldiğini bana ispatla" dese, nasıl ispatlayacaksın? Değil mi? Dolayısıyla Kur'an'da yazılanlar da eski kaynaklar üzerinden öğreniliyor. Eski kaynaklara baktığımızda da orucun ne anlama geldiğini öğreniyoruz zaten. Zira oruç sadece müslümanlara ait olan bir kültür öğesi değil. İslam'dan önce var olmuş tonla farklı toplumda da vardı. quoteOrijinalden alıntı John Wick quoteOrijinalden alıntı kingman29 Kuran'da Peygamber'in izinden gidin diye bir ayet var. O ne yaptıysa biz de yapmak zorundayız. Allah, Hz. Muhammed'i, ömrü boyunca, İslam toplumunun başında, sağ salim yaşattı ki topluma dinini öğretsin. Peygamberin ne yaptığını nereden biliyosun, iki üç tane ravinin söylediklerinden mi "Q bana söyledi, ona da W söylemiş, ona da E, ona da R, ona da T, ona da Y, ona da U...500 yıl sonra...ona da Hz Muhammed" Sadece bu nedenden değil, Kur'an dışı kaynakları kabul etmemek için milyar farklı neden var. Kur'an'a inancı olanları yine anlayabiliyorum ama, Kur'an dışı kaynakları kabul edenler bildiğin KOMİK geliyor. 2-3 tane ravi mi söylemiş? Oruçtan bahsediyoruz. yıl boyunca tüm müslümanların yaptığı ibadet bu. Sabah ezanında yeme içmeyi kesersin, akşam ezanından sonra yiyip içersin. Öküz altında buzağı aramanın gereği yok. quoteOrijinalden alıntı kingman29 quoteOrijinalden alıntı John Wick quoteOrijinalden alıntı kingman29 Kuran'da Peygamber'in izinden gidin diye bir ayet var. O ne yaptıysa biz de yapmak zorundayız. Allah, Hz. Muhammed'i, ömrü boyunca, İslam toplumunun başında, sağ salim yaşattı ki topluma dinini öğretsin. Peygamberin ne yaptığını nereden biliyosun, iki üç tane ravinin söylediklerinden mi "Q bana söyledi, ona da W söylemiş, ona da E, ona da R, ona da T, ona da Y, ona da U...500 yıl sonra...ona da Hz Muhammed" Sadece bu nedenden değil, Kur'an dışı kaynakları kabul etmemek için milyar farklı neden var. Kur'an'a inancı olanları yine anlayabiliyorum ama, Kur'an dışı kaynakları kabul edenler bildiğin KOMİK geliyor. 2-3 tane ravi mi söylemiş? Oruçtan bahsediyoruz. yıl boyunca tüm müslümanların yaptığı ibadet bu. Sabah ezanında yeme içmeyi kesersin, akşam ezanından sonra yiyip içersin. Öküz altında buzağı aramanın gereği yok. Ben onu genel olarak söyledim oruç için değil quoteOrijinalden alıntı John Wick quoteOrijinalden alıntı kingman29 quoteOrijinalden alıntı John Wick quoteOrijinalden alıntı kingman29 Kuran'da Peygamber'in izinden gidin diye bir ayet var. O ne yaptıysa biz de yapmak zorundayız. Allah, Hz. Muhammed'i, ömrü boyunca, İslam toplumunun başında, sağ salim yaşattı ki topluma dinini öğretsin. Peygamberin ne yaptığını nereden biliyosun, iki üç tane ravinin söylediklerinden mi "Q bana söyledi, ona da W söylemiş, ona da E, ona da R, ona da T, ona da Y, ona da U...500 yıl sonra...ona da Hz Muhammed" Sadece bu nedenden değil, Kur'an dışı kaynakları kabul etmemek için milyar farklı neden var. Kur'an'a inancı olanları yine anlayabiliyorum ama, Kur'an dışı kaynakları kabul edenler bildiğin KOMİK geliyor. 2-3 tane ravi mi söylemiş? Oruçtan bahsediyoruz. yıl boyunca tüm müslümanların yaptığı ibadet bu. Sabah ezanında yeme içmeyi kesersin, akşam ezanından sonra yiyip içersin. Öküz altında buzağı aramanın gereği yok. Ben onu genel olarak söyledim oruç için değil Öncelikle hadis okumalısın. Okumadan, görmeden hadisler hakkında atıp tutamazsın. 12 ciltlik hadis ansiklopedisi var. Önce bi oku, sonra gel burda hadisler hakkında ahkam kes. Hadisler içinde varsa uydurma hadisler, uygulamak zorunda değilsin. İslam da okuduğunuz her hadisi uygulayın diye bir emir yok. Ben şahsen hadis okuyan biri olarak, ters bi hadisle karşılaşmadım. Ama elbette bu kadar hadis içinde uydurma hadisler de olduğunu biliyorum. Ben akıl süzgecinden geçirerek hadis okurum. Öldüğümde Allah bana, şu hadisi neden kabul etmedin diye hesap sormaz. Biz hadislerden yükümlü değiliz. Ancak bir hadis var diyelim, Hz. Muhammed'in fakir birine yardım ettiğini anlatıyor. Şimdi ben bu hadisi neden inkar edeyim. Tartışmalı hadis çok azdır. Hadislerin tamamına yakını zaten İslamın özünde olan, hoşgörü, ahlak ve iman esaslarını anlatır. Aykırı duruma rastlayamazsın. Ancak çok nadir bazı hadislere eleştiri getirilmiştir. Ben şimdi bi kaç tane hadisi kabul etmezsem, Allah bana bu konuda hesap sormaz. yıl önce geeçekleştiği iddia edilen bir olayı, ravi olarak şahit olduğunu iddia eden bi kaç kişiye inanmadım diye dinden çıkmam. Allah da bu konuda bana zorluk çıkarmaz. Ancak ben çakallık yapıp, oruç 30 gün değil, 3 gündür dersem, bunu da hiçbir haklı gerekçe gösteremezsem, elbette yaptığım çakallıktan Allah'ın haberi olur. Hesabını veririm. Mesela cübbeli Ahmet hoca diyor ki şu hadisi inkar edersen dinden çıkarsın. Yahu Kuran da ayet mi var ki hadis ibkar edersen dinden çıkarsın diye? Ama şöyle bir ayet var Peygamberin izinden gidin diyor. Keyfi olarak, hiçbir haklı gerekçeye dayanmadan hadis inkar edilemez. Akıl ve mantık süzgecinden geçirerek, çok az bir kısmını istersen elersin. Allah da sorumlu tutmaz. Keyfi ve gereksiz inkarlardan sakınmak lazım. Bedeli ağır olur. direk 30 dememiş zaten, ramazan bu sene 29 gün mesela...İlave olarak orucun norveçte 20 saat, yeni zelanda'da 10 saat olarak tutulmasının hikmeti nedir acaba? sürelerii yaklaşık söyledim.daha süperi var!!bu haberdeki köyde güneş 1430'da dağların bloklaması sonucu batıyormuş gibi oluyormuş. köyde iftar saati köyünde yaşasanız orucu kaçta bozarsınız? quoteOrijinalden alıntı kingman29 quoteOrijinalden alıntı John Wick quoteOrijinalden alıntı kingman29 quoteOrijinalden alıntı John Wick quoteOrijinalden alıntı kingman29 Kuran'da Peygamber'in izinden gidin diye bir ayet var. O ne yaptıysa biz de yapmak zorundayız. Allah, Hz. Muhammed'i, ömrü boyunca, İslam toplumunun başında, sağ salim yaşattı ki topluma dinini öğretsin. Peygamberin ne yaptığını nereden biliyosun, iki üç tane ravinin söylediklerinden mi "Q bana söyledi, ona da W söylemiş, ona da E, ona da R, ona da T, ona da Y, ona da U...500 yıl sonra...ona da Hz Muhammed" Sadece bu nedenden değil, Kur'an dışı kaynakları kabul etmemek için milyar farklı neden var. Kur'an'a inancı olanları yine anlayabiliyorum ama, Kur'an dışı kaynakları kabul edenler bildiğin KOMİK geliyor. 2-3 tane ravi mi söylemiş? Oruçtan bahsediyoruz. yıl boyunca tüm müslümanların yaptığı ibadet bu. Sabah ezanında yeme içmeyi kesersin, akşam ezanından sonra yiyip içersin. Öküz altında buzağı aramanın gereği yok. Ben onu genel olarak söyledim oruç için değil Öncelikle hadis okumalısın. Okumadan, görmeden hadisler hakkında atıp tutamazsın. 12 ciltlik hadis ansiklopedisi var. Önce bi oku, sonra gel burda hadisler hakkında ahkam kes. Hadisler içinde varsa uydurma hadisler, uygulamak zorunda değilsin. İslam da okuduğunuz her hadisi uygulayın diye bir emir yok. Ben şahsen hadis okuyan biri olarak, ters bi hadisle karşılaşmadım. Ama elbette bu kadar hadis içinde uydurma hadisler de olduğunu biliyorum. Ben akıl süzgecinden geçirerek hadis okurum. Öldüğümde Allah bana, şu hadisi neden kabul etmedin diye hesap sormaz. Biz hadislerden yükümlü değiliz. Ancak bir hadis var diyelim, Hz. Muhammed'in fakir birine yardım ettiğini anlatıyor. Şimdi ben bu hadisi neden inkar edeyim. Tartışmalı hadis çok azdır. Hadislerin tamamına yakını zaten İslamın özünde olan, hoşgörü, ahlak ve iman esaslarını anlatır. Aykırı duruma rastlayamazsın. Ancak çok nadir bazı hadislere eleştiri getirilmiştir. Ben şimdi bi kaç tane hadisi kabul etmezsem, Allah bana bu konuda hesap sormaz. yıl önce geeçekleştiği iddia edilen bir olayı, ravi olarak şahit olduğunu iddia eden bi kaç kişiye inanmadım diye dinden çıkmam. Allah da bu konuda bana zorluk çıkarmaz. Ancak ben çakallık yapıp, oruç 30 gün değil, 3 gündür dersem, bunu da hiçbir haklı gerekçe gösteremezsem, elbette yaptığım çakallıktan Allah'ın haberi olur. Hesabını veririm. Mesela cübbeli Ahmet hoca diyor ki şu hadisi inkar edersen dinden çıkarsın. Yahu Kuran da ayet mi var ki hadis ibkar edersen dinden çıkarsın diye? Ama şöyle bir ayet var Peygamberin izinden gidin diyor. Keyfi olarak, hiçbir haklı gerekçeye dayanmadan hadis inkar edilemez. Akıl ve mantık süzgecinden geçirerek, çok az bir kısmını istersen elersin. Allah da sorumlu tutmaz. Keyfi ve gereksiz inkarlardan sakınmak lazım. Bedeli ağır olur. Kuran da 5 vakit namaz kılında yazmıyor neden 5 vakit kılıyoruz ? savm siyam oruç kelimesi Farsça’dan dilimize geçmiş bir kelimedir. Dilimize oruç diye çevrilen bu kelimenin Arapça aslı “savm-siyam’dır”dır. Ramazân ayı ki, Kur’ân, bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık açık açıklamalar olarak kendisinde indirilmiştir. Bu nedenle sizden her kim bu aya şâhit olursa hemen onda savm etsin/oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise diğer günlerden sayısıncadır. Allah, size kolaylık diler, size zorluk dilemez. Bu kolaylık, Allah'ın koruması altına girmeniz ve sayıyı tamamlamanız, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyüklemeniz ve Allah’ın verdiği nimetlerin karşılığını ödeyesiniz diyedir.Bakara, 185 Bakara 185’teki “Ramazan ayı” tabiri nedeniyle savm, bugün Hicri takvimde yer alan Ramazan ayında 30 gün süre ile icra edilmektedir. yer ve gökler yaratılırken ayların sayısı 12 dir ... 12 ay yaratılışın baslangıcından beri vardır dolayısıyla bu aylardan biri ramazan ayı dır ... herşeyi satırlamak mı lazım yavrucum zaten yazıyor birde ... hem anlamıyonuz okumuyonuz kuranda yazmıyomuşmuş .. okudugunu anlamıyorsan bir sor bilene ... anlatsın Oruç sürelerinin değişmesinin nedeni dünyanın şekli ve mevsimle alakalı. Köy hakkında yorum yapamayacağım. Oruç... Sıyam yani ayrılma zamanı sıyrılma hali. Yapışık iki kardeş gibi duşunun. Bunların ayrılması mumkun mu? Gecenin gunduze yapışık olduğu ve salt dönerken bize vakit tayin ettiği bi hal. Oruç nasıl oluştu? Bi kişi birini sevdi ve o oldu. O yemez içmez oldu. O da onun gibi olmak istedi ve yemedi içmedi bir zaman. İlahi kudretin yemez içmez oluşu meleklerin de yemez içmez oluşlarına hukmetti ve yemedim dedi. Kitapta ramadan ve kadir gecesi kavramlarında vahyin gelişi ile ilinti kurulmuş ve ramazan ayının vahiyle alakası bakımından ayrışma hali esas alınmıştır. İnsanları ayrıştıran şey ramazan veya oruç diye anılmış. İnsana içinden gelen bi soru var acaba ben gerçekten yokluğundan elem duyduğum bi şey var mı? Böyle bi şey olabilir mi? Benim içremdeki bi maraza bugün benden ayrışacak şekilde benden uzaklaşabilir mi? Anlatılagelen insanın size göre yokluğuna uzulebileceği bi değeri olabilir mi? Orucun gece tutulabilir olması mumkun mu? Gece istirahati bi nevi yemeden içmeden geçen bi zaman. Bu zamanın oruç hali olarak duşunulmesi ne derece doğru olur? Gunduz tutmayın denmiyor? Yemeden içmeden kesilme zamanı bakımından fıtrı bi zaman var zaten neden gunduz orucu da dahil edilmiş. Güneşin battığından doğduğu zamana kadar bi dilim mevcut bu duruma göre. Fikirleriniz ve olabilitesi hakkında goruşleriniz. Reis bence sen bazen kimse okumuyo diye rastgele bi şeyler sallıyosun quoteOrijinalden alıntı kasova Oruç sürelerinin değişmesinin nedeni dünyanın şekli ve mevsimle alakalı. Köy hakkında yorum yapamayacağım. dünyanın yalan uyduruk şekli topik geoit olmasıyla ne alakası var oruc süresi fecr ile başlar güneş akşam gözden kaybolunca biter . bu kadan basit nerde yasıyorsanız bu fenomenleri gözlemleyebilirsiniz güneş doğmadan görünür olmadan önce doğu ufkunda kızıllık oluşur . simetrisinde garb ederkende batı ufkunda kızıllık oluşur yeryüzünün her coğrafyasında bu yasanır düz dünyada .. kutup masalı anlatmayın ömrü hayatında kutup görmemiş 70. kuzey güney enleminin dışına çıkmamış kişilerin kutup masallarına inanıp 6 ay gece 6 ay gündüz vaa mış gutuplarda diyerek sacmalama devri gecti . yok böle bir olay 6 ay gece 6 ay gündüz her coğrafyada 1 gün yasanır ve 24 saattir .. her cegrafyada istisnasız gece+gündüz yasanır ... Bunu yahudilere sorsan daha iyi aslında bkz."Yom Kippur" quoteOrijinalden alıntı HADO77 artık yazamayacam zaten. Hayırdır niye Sayfaya Git Sayfa Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır fethinden İstanbul’a döndüğü 25 Temmuz 1518′den, Halifeliğin ilga edildiği 3 Mart 1924 gününe kadar 405 Yıl, 7 Ay, 9 Gün, bir dakika bir saniye ara verilmeksizin; Topkapı Saray-ı Hümayununun Hırka-i Saadet Dairesi’nde Hafızlarca Kuran-ı Kerim gelenek ara ara yasaklamalarla Allah’ın sesi neden kesilmek istenir onuda anlamış değiliz bugüne kadar gelmiştir. Ve halende devam ediyor...Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu geleneğe 1924 yılında son verilmişti. Son dönemlerde yeniden hayat bulduğunu, 24 saat aralıksız Kur’an-ı Kerim okunduğunu belirtelim. 24 saat aralıksız Kur’an okuyan saray hafızları ile yapılan muhteşem röportaj, dünyanın hayran olduğu Osmanlı geleneği , Yahya Kemal’in muhteşem tespitleri… İşte sizlere bir medeniyet portresi…HIRKA-İ SAADET TARİHÇESİHırka-i Saadet, Hz. Muhammed ait olan, keçi tüyünden yapılmış geniş kollu hırka, Hırka-i Saadet Dairesi ise Topkapı Sarayı’nda, bu hırkanın muhafaza edildiği yere verilen isimdir. Önceleri haremde muhafaza edilen hırka, görüyoz ki ”Harem” Muhteşem Rezalet dizisinde anlatılan bozuk düşünce ve batılı oryantalistlerin tasvir gibi bir yer değişmiş Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Saadet Dairesi’nin yapılmasıyla, diğer kutsal eşyalarla birlikte burada muhafaza edilmeye başlanmıştır. Hırka-i Saadetin içinde saklandığı gümüş sandukanın ve altın çekmecenin anahtarları yalnız padişahın kendisinde Sultan Selim Han’dan, Halife Abdülmecid Efendi’ye kadar devam eden ve bir gelenek haline gelen Hırka-i Saadet ziyareti, her Ramazan ayının 15′inde padişah, sadrazam, şeyhülislam ve diğer devlet erkanı tarafından yapılırdı. Padişah kilitleri açar, hırkayı çıkarıp önce kendisi, daha sonra erkan yüzlerini ve gözlerini sürerler, bu sırada imamlar ve müezzinler sürekli olarak Kur’an okurlardı. Ziyaret tamamlandıktan sonra yine padişahın bizzat kendisi, hırkayı yerine koyarak çekmece ve sandukayı kilitleyerek EN AZ 4 YILLIK FAKÜLTE MEZUNUTopkapı Sarayı’nda; dünyada eşi, benzeri olmayan bir gelenek sürdürülüyor. Tam 5 asırdır, sarayda kesintisiz 24 saat Kur’an okunuyor. Yavuz Sultan Selim döneminde başlatılan gelenek, Sarayın Kutsal Emanetler Bölümü’nde 12 hafız tarafından sürdürülüyor. Hafızların arasında en önce işe başlayan Necdet Vatansever ve Sinan Aslan.. Göreve yeni başlayanlar ise yıllık geçmişe sahip personel. Öncelikle, seçime tabi tutulmuş hafızlar. Topkapı Sarayı’nın Kutsal Emanetler Bölümü’nde Kur’an okuyacak kişilerin seslerinin güzel olması gerekiyor. Yapılan tespitlerde hep, sesi güzel ve diksiyonu düzgün kişiler seçilmiş. Hafızların tümü 4 yıllık fakülte mezunu. Hafızlıktan sonra İmam Hatip Liselerinden mezun olan Topkapı Sarayı’nın 5 asırlık nöbetinin günümüz bekçileri, daha sonra da, İlahiyat Fakülteleri başta olmak üzere, 4 yıllık üniversiteleri bitirmişler. Topkapı Sarayı, İstanbul’da en çok ziyaret edilen mekânların başında geliyor. Çokça turistin ziyaret ettiği Saray’da görev yapan hafızlar, her ne kadar gelen insanlarla pek konuşmasalar da, bu 12 kişinin çoğu bir-iki yabancı dil biliyor. Arapça ve İngilizce’yi iyi konuşan hafızlar, görevlerinin dışında yerli ve yabancı turistlerle sohbet ediyorlar. Saray hafızları, söz konusu ziyaretçilerin kendilerini çok merak ettiklerini, bu geleneğin ne zamandan beri devam ettiğine ilişkin sorularına muhatap olduklarını ifade BİR HATİMHafızların kesintisiz Kur’an-ı Kerimi okumasının neticesinde, günde bir hatim indirilmiş oluyor. Başka bir ifade ile, 606 sayfalık kitap bir gün içinde bitiriliyor. Ertesi gün tekrar baştan başlayarak okuma işi sürekli devam ettiriliyor. “Kur’an-ı Kerim okunması 24 saat kesintisiz sürdüğü için günde ortalama bir hatim bitiyor. Bu da yılda 365 hatim indirmek demek oluyor” diye konuşan hafızlar, “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok. Bu gelenek Türkiye’de ve İstanbul’a mahsus. Kabe’de 24 saat tavaf var ama 24 saat Kur’an okuma uygulaması yok. Bunun Cenab-ı Allah’ın toplumumuza bağışladığı bir hediye olduğunu düşünüyoruz. Yavuz Sultan Selim, döneminde başlayan ve günümüze kadar devam eden bu uygulama 5 asırlık bir nöbettir. Bizlerde bu 5 asırlık nöbetin mevcut bekçileri oluyoruz” dediler. YAVUZ SULTAN SELİM BAŞLATTIYavuz Sultan Selim, Mısır seferinden dönüp de, Peygamberimiz başta olmak üzere bazı peygamberlere ait kutsal emanetler İstanbul’a getirilince, manevi atmosferin bir şekil alarak devam etmesi için Hasoda’da Kur’an okutmuş. Kendisi başta olmak üzere, 40 hafızın nöbetleşe sürdürdükleri Kur’an okuma uygulaması, uzunca bir süre Peygamber efendimizin hırkayı şerifinin ve sancağının yer aldığı Hasoda da devam etti. Ancak daha sonra, Topkapı Sarayı’nda paha biçilmez bir Kur’an-ı Kerimi’n çalınması üzerine güvenlik önemleri hat safhaya alındı ve Kutsal Emanetlerin yer aldığı Hasodada Kur’an okumaya son verildi. Hafızlar, şimdi Kur’an-ı Kerimi, kutsal emanetlerin yer aldıkları Hasoda’nın dışında arzodası ya da arzhane denilen bölümde yapılan bir kulübede OKUYORUZAkşamları, Topkapı Sarayı boşaldığında hafızlar yalnız kalıyorlar ve genellikle de hafızlar bir saat arayla nöbet değişikliği yapıyorlar. Peygamberin ayak izinin yer aldığı platformun tam karşı çaprazındaki kulübede, geceleri tek başına Kur’an-ı Kerim okuyan hafızlar, seslerinin yankı yapması ve etrafın sessizliğinden dolayı bazen ürperdiklerini kaydettiler. “Gece kimlere Kur’an okuyorsunuz? Kimler sizi dinliyor?” şeklindeki sorumuza Hafız Mustafa Karahüseyinoğlu şu cevabı veriyor “Evvela hazreti peygamberin, şehitlerin, gazilerin ve bu ülkeye hizmet vermiş devlet büyüklerin ruhuna okuyoruz. Aynı zamanda hali hazırda devlete hizmet eden yöneticilerin daha başarılı olmaları için dua ediyoruz. Memleketimizin belalardan, savaşlardan, kıtlıklardan ve doğal afetlerden korunması için Kur’an okuyoruz. Gece-gündüz Kur’an okunması bence çok önemli. Gündüzleri bizleri insanlar dinliyor, geceleri ise dinleyicilerimiz melekler ve diğer varlıklar. Bu okunan Kur’an-ı Kerim hatimlerinin yüzü suyu hürmetine devletimizin bekasının devam ettiğin düşünüyoruz. Biz Topkapı Sarayı’nda 24 saat boyunca herkes için Kur’an okuyoruz.” 5 Asırlık bir geleneği sürdürdükleri ve Topkapı Sarayı’nın Kutsal Emanetler Bölümü’nde Kur’an okudukları için dışardan gelen insanların kendilerine çok saygı gösterdiğini belirten, Hafız Sinan Aslan, “Anadolu’nun köylerinden gelip sarayı gezerken bizim kuran okuduğumuzu gören insanlardan nöbetimizi bitirene kadar bizleri bekleyenler oluyor. Biz çıkarken, “hocam bize dua edin lütfen” deyip kendi köylerine davet ediyorlar. Bizleri çok yerlere davet ediyorlar. Ama resmi olarak buranın personeli olduğumuz için başka bir yerde çalışmıyoruz. Fakat Kur’an okumak ibadet olduğu için bazen gittiğimiz, katıldığımız meclislerde okuduğumuz oluyor” dedi.“PADİŞAHLA AYNI MESLEĞİ YAPIYORUM”Topkapı Sarayı’nda Kur’an okuma geleneğini başlatan Yavuz Sultan Selim’in de hafız olduğunu söyleyen Sami Okumuş ise padişahla aynı mesleği yaptığını belirterek, Sarayda hafızlık yapmanın nasıl bir duygu olduğunu şu sözlerle dile getirdi“Bu hem padişah mesleği, hem sarayda yapılıyor hem de güzel bir gelenek. Bu üç unsuru bir arada tutan bir işi yaptığım için çok mutluyum. Kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü benim yaptığımı dünyada çok az kişi yapıyor. Kur’an okuduğum için saygı görüyorum. Ayrıca bu görevin de büyük bir sorumluğu var. Onun için her gün büyük bir özenle hazırlanıp buraya geliyorum.” İşlerini çok sevdiklerini her halleriyle belli eden hafızlar, kendilerine “saraylı” denilmesinde ise büyük keyif aldıklarını üçte birini sarayda geçirdiklerini vurgulayan Tayfun Kocagüncü, “iki gece evde üçüncü gece sarayda kalıyoruz. Üstelik görev yaptığımız zaman dilimi gece olduğu için o vakitlerde pek kimse olmuyor. Kendi aramızda da bunu esprilerini yapıyoruz. Bu geleneğin sadece Türkiye’ye özgü olmasının ülke tanıtımına katkısı olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu. ARAP TURİST HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADI / Devamı Sayfa 2'de[PAGE]Sarayı ziyaret eden Arap turistlerin kendilerini gördükleri zaman çok etkilendiğini belirten Yakup Kansızoğlu, bazı turistlerin bir iki dakika yerlerine geçip okumak için kendilerine çok yalvardıklarını gün görev başında iken Kutsal emanetler bölümünü ziyaret eden bir Arap turistin kendi yerine geçmek istediğini ancak izin verilmeyince turistin ağladığını şu sözlere dile getirdi “Görevli hafızların dışında orada başka birisinin Kur’an-ı Kerim okuması yasak. Buna rağmen, bir-iki dakikalığına bizim yerimize geçmek isteyen insanlar oluyor. Turistler tatlı bir anı yaşamak için bizden oraya geçip Kur’an okumalarına izin vermemiz için istekte izin vermemiz söz konusu olamaz. Bir gün Arap turist yerime geçip Kur’an okumak için izin istedi. Ben de bunun mümkün olmadığını söyledim. Biraz sonra baktım turist hüngür hüngür ağlıyor. Yerimi terk etmemem gerektiği için de kalkıp kendisi ile bitince dışarı çıktım, baktım beni bekliyor. Yanıma geldi ve benimle konuştu. İzin verilemeyeceğini düzgün izah edince anlayışla karşıladı, fakat o kürsüde Kur’an okumayı çok arzu ettiğini söyledi.” NOTLAR NOTLAR.. NOTLARGececiler, nöbeti saat 16;30’da devralıyor ertesi sabah 08;30’da bırakıyor. Bir gecede üç kişi nöbet tutuyor. Her hafız, bir saat okuduktan sonra dinleniyor. Geleneğin aksamaması için olağan üstü çaba gösteriliyor. Hafızlar nöbetleri, bayram, düğün gibi önemli günlere de denk gelse işlerine gitmek birisi, kına gecesini sarayda görev yaparak geçiriyor, ertesi gün düğünü oluyor. Bir diğeri ise lokal bir ameliyat geçirdiği halde vücuduna atılan 5 dikişle işe geliyor ve görevini yerine getiriyor. Hepsi sıkı takip altındalar. Kameralar altında görev ÖYKÜSÜ DE İLGİNÇTopkapı Sarayı’nın Kutsal Emanetler bölümündeki geleneğin ilginç bir de öyküsü var. Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden dönüşte, beraberinde getirdiği Hırka-i Saadet’i makam odasına yerleştirmiş, yanı başında yirmi dört saat Kur’an okunmasını istemişti. Beş asra yakın zamandır mülk ü milletin selâmeti için devam eden bu gelenek dönem dönem gündeme geldi. Hırka-i Saadet Dairesi’ndeki 24 saat Kur’an okuma geleneğine 1924 yılında ara devam edip, gecelerin ara verilen uygulama, İsmail Karaman’ın Kültür Bakanı olduğu 1996 yılına kadar sürdü. Ancak İsmail Kahraman; geleneğin, Yavuz Sultan Selim zamanında başlayıp 1920 yılına kadar gelen şekline kavuşturulup, sürdürülmesi yönünde karar aldırdı. 5 asırlık Topkapı Müzesi’nin eski müdürü Filiz Çağman’ın raporları doğrultusunda Kültür Bakanlığı Müsteşarı Mustafa İsen tarafından, CD vasıtasıyla mekanik bir düzeneğin icrasına indirgenmek istendi. SON MUHAFIZ ANAHTARLARI KENDİ TESLİM ETTİ Saltanatın kaldırılmasından sonra, 3 Nisan 1924’te Topkapı Sarayı’nın müze olarak halkın ziyaretine açılmasına karar verildi. Bu dönemde -bilinenin aksine-dinî bir mahiyeti olan Hırka-i Saadet Dairesi’ne dokunulmadı, eski anane mucibince muhafazasına devam edildi. Bu sırada Emanetlerin anahtarları Hasoda Başeskisi Rasim Efendi’nin elinde bulunmaktaydı. 1856″da Enderun”a, 1879″da Hırka-i Saadet Dairesi”ne giren Rasim Efendi sarayın en eski ve muhterem mensuplarındandı. Ortada garip bir durum vardı; bir taraftan saray lağvolmuş, müze kurulmuştu, diğer taraftan da saraydan kalma bir daire müzenin içinde hayatiyetini devam ettirmekteydi. Üç yıl sonra 1927’de Rasim Efendi anahtarları kendi isteğiyle o zamanki Müze Müdürü Tahsin Öz’e teslim etti. Emanetler müze envanterine kaydedildi. Manevî hususiyetleri dolayısıyla uzun müddet genel ziyaretçilere kapalı tutulan Mukaddes Emânetler, 31 Ağustos 1962 tarihinde ilk defa modern müzecilik anlayışıyla halkın ziyaretine açıldı. Tabii artık Kur’an okunmuyordu. İlk kez 1980 yılında, Tevfik Koraltan’ın Kültür Bakanlığı döneminde müzenin açık olduğu saatlerde Kur’an-ı Kerim okunmasına karar verildi. Bir müddet sonra bu uygulamaya son verildi, uygulama 15 Mart 1991’de yeniden başladı. 25 Ekim 1996 tarihinden itibarense Kültür Bakanı İsmail Kahraman”ın talimatları doğrultusunda 24 saat kesintisiz Kur’an-ı Kerim okunmasına geçildi. 1999 yılındaki Topkapı Sarayı”ndan kitap çalınması hadisesinden beri geceleri Hırka-i Saadet Dairesi kilitlendiği için Kur’an-ı Kerim okunmasına yan taraftaki bir dairede devam ediliyor. Gündüzleri de hafızlar, eskisi gibi Hasoda’da okumuyorlar. Dört odadan oluşan Hırka-i Saadet Dairesi’nin Arzhane bölümüne yerleştirilen bir bekçi kulübesinde okuyorlar. YAHYA KEMAL “BU DEVLETİN İKİ MANEVİ TEMELİ VAR” Bir dostunun aracılığıyla Topkapı Sarayı’nı gezen Yahya Kemâl, Hırka-i Saadet Dairesi’nde o tarihe kadar 405 yıldır okunmakta olan Kur’an-ı Kerim’i işittiğinde, çok heyecanlanmış, duygularını şöyle kaleme dökmüştü “Yine bir gün padişahlarımızın Topkapı Sarayı”nda Revan Köşkü”nü ziyaret ediyordum; uzaktan Kur’an okunuyordu, yavaş yavaş sese doğru yaklaşırken nereden geldiğini ziyaretimde rehber olan zata sordum. Dedi ki “Hırka-i Saadet Dairesi’nden geliyor. “Peygamberimizin hırkasını sakladığımız cennet gibi yeşil bir odanın türkkârî penceresi önünde durduk. İçerde iki hafız vardı. Biri ellerini kavuşturmuş gözlerini yummuş oturuyordu, diğeri diz çökmüş müsterih ve yüksek bir sesle okuyordu, rehberime sordum “Hırka-i Saadet önünde Kur’an ne zaman okunur?” dedi ki “Dört asırdan beri her saat! Geceli gündüzlü.” Yavuz Sultan Selim’in Hırka-i Saadet’i Mısır”dan getirip bu odadaki mevkiine koyduğundan beri kırk hafız nöbetle Kur’an okur. Türk tarihinde bir dakika bile buradaki Kur’an sesi kesilmemiştir. Gezintilerimde bir hakikat keşfettim. Bu devletin iki manevi temeli vardır Fatih’in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan ki hâlâ okunuyor? Selim’in Hırka-i Saadet önünde okuttuğu Kur’an ki hâlâ okunuyor! Eskişehir’in, Afyon Karahisar’ın, Kars’ın genç askerleri siz bu kadar güzel iki şey için döğüştünüz!” - 0105 Son Güncellenme - 0105 Güncelleme - 0105Afganistan’da iki yıl önce rock grubu kuran üç genç tüm olumsuzluklara inat Kabil’de konser verdi Elektro gitar ve bateri enstrümanlarını kullanarak şarkı söyleyen gençler sayesinde yıllardır savaşa tanıklık eden Afgan halkı ilk kez canlı bir rock konserine katılmış oldu. “Kabil Rüyaları” isimli grubun “Barışın ve Sevginin Sesi” adlı şarkıları dünya çapında ünlü olurken facebook’ta da 2 bin 500’ün üzerinde hayranları var. rahman suresi türkçe yazılışı tarık suresi türkçe yazılışı tarık okunuşu okunuşu yeryüzündeki mucizeler [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]OZON TABAKASI KURAN'DA YAZIYOR MUYDU?[/FONT] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif][FONT=Times New Roman, Times, serif]Ozon kelimesi Arapça'da, Türkçe'de ve diğer tüm yabancı dillerde hemen hemen aynı şekilde okunup yazılır. Ozon kelimesini oluşturan O-Z-O-N harfleri 726 numaralı ayette geçmektedir. Üstelik bu ayetten sonraki ayetlerde "Gökyüzünün koruyucusu bekçisi" ifadesi kullanılıyor. Aslında bu ifade ozon tabakası için de çok yerinde ve doğru bir tanımlamadır. Çünkü ozon gökyüzündeki koruyucu tabakadır ve dünyayı tehlikeli güneş ışınlarından korur.[/FONT][/FONT] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif][FONT=Times New Roman, Times, serif]Halbuki Kuran'ın indirildiği kimse ozon tabakasından haberdar değildi. Bu ayetin dışında 1890 numaralı ayetin de ayrıca ozona işaret ettiğini düşünüyoruz çünkü bu ayette de "Güneşe karşı bir siper koruyucu" ifadesi yer almaktadır. Tüm bunlar için rastlantı diyemeyiz çünkü O-Z-O-N Arapça'da Vav-Ze-Vav-Nun harfleri çok nadir olarak binlerce ayette bir yan yana gelmektedir ve "Gökyüzünün koruyucusu bekçisi" ifadesiyle aynı bölümde geçmektedir.[/FONT][/FONT] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]YENİ BİR KUR'AN MUCİZESİ DAHA YERALTINDAKİ ENERJİ VE PETROL KELİMESİ [/FONT] [FONT=Times New Roman, Times, serif]İçinde bulunduğumuz çağda maalesef enerji kaynakları uğruna savaşlar çıkmaktadır. Enerji kaynaklarının başında gelen petrolün oluşumuna ve ismine Kuran-ı Kerim yüzyıllar öncesinden işaret etmektedir. Petrol ismine işaret edilmesi mucizevi niteliktedir çünkü petrol kelimesi ilk olarak bir Alman minerologun 1556 tarihli "De Re Metallica" isimli eserinde geçmektedir yani Kuran'dan yüzyıllar sonra... Kısacası Kuran'dan asırlar sonra dünya dillerinde petrol kelimesi kullanılmaya başlanmıştır dolayısıyla Kuran petrol kelimesinin tüm dünyada kullanılacağına önceden işaret etmiştir.Petrolün farklı dillerdeki yazılışı veya okunuşu hemen hemen aynıdır Türkçe,İngilizce,Arapça'da olduğu gibi [/FONT] [FONT=Times New Roman, Times, serif]Petrol kelimesini oluşturan harfler tüm Kuran'da baştan sona sadece iki yerde geçmektedir harfler soldan sağa doğru ters diziliyor. Bunlardan ilki 659 nolu ayettir ve bu ayette petrole işaret edercesine "yeraltının karanlıklarındaki" ifadesi kullanılmaktadır. Yani petrolün yer altında olduğuna işaret edilmektedir.[/FONT] [FONT=Times New Roman, Times, serif]Ayrıca bilimadamları petrolün oluşum kökenini hem hayvansal hem de bitkisel olarak açıklamaktadırlar. Yani eski çağlardaki yeşil bitkilerin uzun bir zaman aralığından sonra petrole dönüştüğünü ifade etmektedirler. Kuran'daki bir ayet de bununla örtüşmektedir " Rabbin yeşil otu çıkardı, sonra da onu kapkarasimsiyah bir sel artığınasıvıya çevirdi..." Ala suresi 4,5[/FONT] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]MODERN BİLİMDEN YÜZYILLAR ÖNCE KURAN'DA ATMOSFER KELİMESİNE İŞARET EDİLİYORDU [/FONT] [FONT=Times New Roman, Times, serif]Modern bilimde Atmosfer kelimesi 17. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır halbuki Kur'an zamanın ötesine geçerek bu kelimeye nerdeyse bin yıl öncesinden işaret ediyordu. Yani henüz dünyada kullanılmayan bilimsel bir terim yüzyıllar öncesinden Kuran'da yazıyordu o nedenle Kur'an büyük bir mucize daha sergilemiştir.Atmosferin farklı dillerdeki yazılışı veya okunuşu hemen hemen aynıdır Türkçe,İngilizce,Arapça'da olduğu gibi [/FONT] [FONT=Times New Roman, Times, serif] Atmosfer kelimesi dünyayı çevreleyen Hava Küre anlamına gelir. Dünya'nın küreselsphere yapısı anlaşıldıktan sonra bu kelime kullanılmaya başlanmıştır. Halbuki Kuran'ın indirildiği dönemde Dünya'nın yuvarlak olduğu da bilinmiyordu ve bu da Kuran'ın ayrı bir mucizesidir.[/FONT] [FONT=Times New Roman, Times, serif]Kuran'ın başından sonuna kadar sadece iki yerde atmosfer kelimesini oluşturan harfler yanyana gelmektedir. Bunlardan ilki 26173 nolu ayettir. Atmosfer kelimesini oluşturan harfler soldan sağa yanyana geliyor, sağdan sola hiç yok Üstelik bu ayette YAĞMUR dan bahsediliyor. Dolayısıyla Kuran'da yağmurun atmosferden yağdığına da işaret ediliyor. Yani hem atmosfer hem de yağmur kelimelerinin yanyana gelmesini matematiksel açıdan rastlantı olarak değerlendiremeyiz tüm bunlar tesadüf olamaz.[/FONT] DAĞLARIN HAREKET ETMESİ Bir ayette dağların göründükleri gibi sabit olmadıkları, sürekli hareket halinde bulundukları şöyle bildirilmektedir Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler... Neml Suresi, 88 Dağların bu hareketi, üzerinde bulundukları yer kabuğunun hareketinden kaynaklanır. Yer kabuğu kendisinden daha yoğun olan manto tabakası üzerinde adeta yüzer gibi hareket etmektedir. İlk olarak 20. yüzyılın başlarında Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların Dünya'nın ilk dönemlerinde birarada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını öne sürmüştü. Ancak jeologlar, Wegener'in haklı olduğunu onun ölümünden 50 yıl sonra yani 1980'li yıllarda anlayabildiler. Wegener'in, 1915 yılında yayınlanan bir makalesinde belirtmiş olduğu gibi; yeryüzündeki kara parçaları yaklaşık 500 milyon yıl önce birbirlerine bağlılardı ve Pangaea ismi verilen bu büyük kara parçası Güney Kutbu'nda bulunuyordu. Yaklaşık 180 milyon yıl önce Pangaea ikiye ayrıldı. Farklı yönlere sürüklenen bu iki dev kıtadan birincisi Afrika, Avustralya, Antartika ve Hindistan'ı kapsayan Gondwana idi. İkincisi ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Hindistansız Asya'dan oluşan Laurasia idi. Bu bölünmeyi izleyen yaklaşık 150 milyon yıl içindeki çeşitli zamanlarda Gondwana ve Laurasia daha küçük parçalara ayrıldılar. İşte Pangaea'nın parçalanmasıyla ortaya çıkan bu kıtalar sürekli olarak kara ve deniz arasındaki dağılımı değiştirerek, yılda birkaç santimetrelik hızlarla Dünya yüzeyinde sürüklenmektedirler. Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da şudur Allah dağların hareketini ayette "sürüklenme" olarak bildirmiştir. Nitekim bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları İngilizce terim de "continental drift" yani "kıtasal sürüklenme"dir. Kıtaların kayması Kuran'ın indirildiği dönemde gözlemlenemeyecek bir bilgidir ve Allah ayette geçen "dağları görürsün de, donmuş sanırsın" ifadesiyle insanların bu konuyu ne şekilde değerlendireceklerini önceden bildirmiştir. Ancak bunun ardından bir gerçeği açıklamış ve dağların bulutların sürüklendikleri gibi sürüklendiklerini haber vermiştir. Görüldüğü gibi ayette dağların bulunduğu tabakanın hareketliliğine açıkça dikkat çekilmiştir. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]DAĞLARIN GÖREVİ[/FONT] Kuran'da dağların önemli bir jeolojik işlevine dikkat çekilmektedir Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, bir takım dağlar diktik... Enbiya Suresi, 31 Dikkat edilirse ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelliğinin olduğu haber verilmektedir. Kuran'ın indirildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Eskiden dağların sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler olduğu düşünülmekteydi. Ancak bilim adamları dağların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, dağ kökü adı verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10-15 katı kadar yerin altına doğru uzandıklarını fark ettiler. Bu özellikleriyle dağlar, tıpkı bir çivinin ya da kazığın çadırı sıkıca yere bağlamasına benzer bir role sahiptir. Örneğin zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Dağı'nın 125 km'den fazla kökü vardır. Amerikan Bilim Akademisi Başkanı olan Frank Press'in, dünya çapında pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Earth Dünya adlı kitabında, dağların kazık şeklinde oldukları ve yeryüzüne derinlemesine gömülü oldukları ifade edilmektedir. Kuran ayetlerinde ise, dağların bu işlevine, "kazık" benzetmesi yapılarak şöyle işaret edilir Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? Nebe Suresi, 6-7 Görüldüğü gibi, modern jeolojik ve sismik araştırmalar sonucunda keşfedilen dağların çok hayati bir işlevi, yüzyıllar önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de Allah'ın yaratmasındaki üstün hikmete bir örnek olarak verilmiştir. Bir ayette şöyle buyrulur ... Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı... Lokman Suresi, 10 DENİZLERİN BİRBİRİNE KARIŞMAMASI Denizlerin, araştırmacılar tarafından çok yakın bir geçmişte tespit edilen bir özelliği, Kuran'ın Rahman Suresi'nde şöyle bildirilir Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler. Rahman Suresi, 19-20 Birbirine açılan fakat suları kesinlikle birbiriyle karışmayan denizlerin ayette bildirilen bu özelliği, okyanus bilimciler tarafından çok yakın bir zaman önce keşfedilmiştir. "Yüzey gerilimi" adı verilen fiziksel bir kuvvet nedeniyle, komşu denizlerin sularının karışmadığı ortaya çıkmıştır. Denizlerin farklı yoğunluklarından kaynaklanan yüzey gerilimi, adeta bir duvar gibi sularının birbirine karışmasını engeller. Elbette ki insanların, fizikten, yüzey geriliminden, okyanus biliminden haberdar olmadıkları bir devirde bu gerçeğin Kuran'da bildirilmiş olması son derece dikkat çekici bir durumdur. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]GERİ DÖNDÜREN GÖK[/FONT] Kuran-ı Kerim'de, Tarık Suresi'nin 11. ayetinde gökyüzünün "geri döndürücü" özelliğinden şöyle bahsedilir Dönüşlü olan göğe andolsun. Tarık Suresi, 11 Kuran meallerinde "dönüşlü" olarak tercüme edilen "rec'i" kelimesi, "geri çeviren" ya da "geri döndüren" anlamlarına gelmektedir. Bilindiği gibi Dünya'yı çevreleyen atmosfer pek çok katmandan oluşur. Her katmanın, canlılığın yararına yönelik önemli bir görevi vardır. İncelendiği zaman her tabakanın kendisine ulaşan madde ya da ışınları uzaya ya da yeryüzüne geri döndürme özelliklerinin olduğu anlaşılmıştır. Burada atmosfer katmanlarının geri döndürme özelliğini birkaç örnekle inceleyelim. Örneğin 13 ile 15 km yükseklikteki Troposfer tabakası, yeryüzünden yükselen su buharının yoğunlaşıp yağış olarak yere geri dönmesini sağlar. 25 km yükseklikteki Stratosferin alt tabakası olan Ozonosfer, uzaydan gelen radyasyon ve zararlı ultraviyole ışınlarını yansıtarak, yeryüzüne ulaşamadan uzaya geri dönmelerini sağlar. İyonosfer tabakası da yeryüzünden yayınlanan radyo dalgalarını bir uydu gibi yeryüzünün farklı bölgelerine geri yansıtarak, telsiz konuşmalarının, radyo ve televizyon yayınlarının uzak mesafelerden izlenebilmesini sağlar.

500 yıldır kuran okunan yer